top of page

iki bin yirmi üç şarkılarla geçti

koca bi seneyi yazarak, gezerek, gün batımlarına şahit olarak hafifletmeye çalıştım. 2023 kendimi iyileştirmeye çabaladığım, bu uğurda çırpındığım bir seneydi. müzik, melodiler, sesler ve şarkılar şüphesiz hep benimleydi. onlarsız olmaz. sabahın köründe işe giderken dinlediğim o şarkı beni aniden mutlu bir zamana götürdü, bir diğeri denizin köpüren dalgasına dertli dertli bakmama sebep oldu. okuduğum, gezdiğim, gördüğümün yanısıra dinlediklerim de bana hatıra kalsın istedim ve 2023'ün en çok dinlediğim 10 albümünü sıraladım. buyrun başlıyoruz! 10 - anohni and the johnsons | my back was a bridge for you to cross



anohni'nin o tarifsiz güzellikteki sesi uzun zamandır yoktu kulaklarımda. bazen oluyor böyle. çok severek dinlediğm birinden yıllarca uzak olduğumu fark ediyorum birden. bu ne onun suçu ne de benim. anohni (and the johnsons) temmuz ayında çıkardığı bu muhteşem albümle uzun zamandır görmediğim, çok özlediğim bir arkadaşıma kavuşturdu beni. sımsıkı sarıldık, oturduk dertleştik. müzik kritiklerinden de tam not alan albümün benim için baştacı şarkısıysa 'why am i alive now?' oldu. euphoria'dan hastası olduğumuz hunter schafer ise şarkının video klip yönetmenliğini üstlendi.




9 - mammal hands | gift from the trees



hangi sabah ya da akşam hatırlamıyorum. arabadaki teypte, radyo sıralamasında üçüncü yeri açık radyo alıyor. ben de açık radyo dinliyorum o an. trafik sıkışık, içim daralmış. başlar başlamaz dikkatimi çekiyor şarkı, akıp giden melodiye, jordan smart'ın nefesiyle güzelleşen saksafon sesine bayılıyorum. radyo spikeri söylüyor şarkının hangi müzik grubuna ait olduğunu; norwichli mammal hands ile o gün tanışıyorum. trafik ışıklarını fırsat bulup grubun ismini not ediyorum hemen. yoksa unuturum. böylece 'gift from trees' albümü bana bu sene en çok eşlik eden albümlerden biri oluyor. oradayım ve o şarkılarlayım. bazen arabada, kimi zaman kitap okurken, yüzümün yarısı yastığa gömülmüş halde, boş boş hayata bakarken dinliyorum.



8 - everything but the girl | fuse



senenin başında müjdeyi pitchfork verdi; ebtg 24 sene sonra yeni bi albümle karşımıza çıkmaya hazırlanıyordu. ruh sağlığım hiç iyi girmediğim senenin başında hem bel bacak ağrılarım kötüledi hem de kafayı şahane bi şekilde yaktım. şubat mart aylarında ağır anti depresanlar ve bir yandan fizik tedavi ile uğraşırken albümün yanlış hatırlamıyorsam iki teklisi çıktı sırasıyla. nisan sonlarındaysa albüm çıktı. mayıs ayında sibel istanbul'da değilken onun evinde kaldığım günlerde, votka içip dans ederken dinlediğimi hatırlıyorum bu albümü. bel bacak ağrılarım azalmış, anti depresanlar ve doktorum sayesinde ruh sağlığım biraz toparlanmıştı. benim için kelimelere çok net bir şekilde dökemeyeceğim 'iyilik' halini temsil ediyor bu albüm o yüzden. sene bitmek üzere hala zevkle dinliyorum. bir çok şarkının hastası olsam da birinciliği tabii ki 'when you mess up' şarkısı alıyor. çünkü been there done that hayatım


7 - sufjan stevens | javelin



bu albüm bir kalp ağrısı. kalp ağrısı kulaklarımdan kalbime esti, ruhumu esir aldı, beynimi uyuşturdu, gözümün yaşı oldu aktı. sufjan stevens, albüm çıkış tarihinden birkaç gün sonra albümü, hayatını kaybeden sevdiceğine, hayatının ışığına adadığını yazdı.


sonbaharın gelişini sararıp da düşen yapraktan, ışığı gölgelenmiş güneşin turuncusundan, beklenmedik anda esen rüzgardan anladığım çok olmuştu ama hiçbir zaman bir albüm bana sonbaharın gelişini haber vermemişti. 'javelin' ile o da oldu.




6 - jessie ware | that! feels good!



lubunya kraliçesini benim seçmemi isteseler, hiç düşünmeden jessie ware derim. beyonce'ler, boomer olduğum için adını bilmediğim 20'lerinde şarkıcılar, şunlar bunlar hepsini koy bi kenara. jessie ware is a thing. bu hiçbir zaman karizmasından, şahane şarkılarından bizi esirgemeyen muhteşem kadın ateş gibi şu albümü üstümüze attı. biz de seve seve cayır cayır yandık. geçen hafta londra'daydım ve jessie ware'in clapham'de (güney londra'da çok tatlı bi semt) yaşadığını yine clapham'den otobüsle geçerken hatırladım. sana deliyim jessie.


beautiful people are everywhere, everywhere!



5 - kostis maraveyas | milky way (original tv series score)



2019 senesinde the distance between us and the sky filmiyle, cannes film festivalinde kısa film ve queer palm ödüllerini alan yunan yönetmen vasilis kekatos'un dizisi milky way. yunanistan'ın ana akım medyasında gösterilen bir queer ve arkadaşlık hikayesi. böyle güzel bi dizinin müziklerini yapmak kime yakışırdı, tabii ki dünya tatlısı kostis maraveyas'a. maraveyas çok farklı türleri elinde çevirmeyi seven, çok yetenekli, çok cici bir müzisyen ve şarkıcı. film / dizi müziklerinde de ilk işi milky way değil. ben diziyi bir solukta izledikten sonra koşa koşa hemen müziklerini buldum ve o günden beri bu albümü başucumda tutuyorum. diziden bağımsız albümdeki tüm eserler beni atina'da geçirdiğim dört buçuk seneye götürüyor. bu bazen iyi bazen de kötü hissetmeme sebep oluyor.



4 - blur | the ballad of darren



damon albarn'ın sesi kanayan yarayı durdurur, gecelerce uyutmayan öksürüğü keser, omzumuzu usulca okşar. bunu hepimiz biliyoruz. itirazı olan varsa kapasın bu interneti çeksin gitsin. 8 sene sonra çıkardıkları bu şahane albümle blur beni yine 2000'lerin başında kadife sokakta trip'e götürdü. melda'yla 20'lerimizde sokaklarda kikirdiyor, muhabbet ediyorduk sanki. albümü evire çevire hiç bıkmadan, hiçbir şarkısını atlamadan dinledim. her şeyime sahip çıktı; kırgınlığıma, kızgınlığıma, gençliğe özlemime, hala varım hissime, üzüntüme, sevincime. bin tane şey yazarım buraya, hepsine bu albüm sahip çıkar, hepsini kucaklar. eşek kadar insanım, hala blur hayatımda var. insan daha ne ister. albümün en sevdiğim şarkısı aşağıda.



3 - mabel matiz | fatih



canım(ız)ın içi mabel matiz bu sene doğduğum ayda bana hediyesini verdi; 25 şarkılık dev bir albüm. anlatmış da anlatmış, yazmış da yazmış. ne de güzel söylemiş, ne de dertlenmiş. mabel matiz'in özellikle 2010'lar sonrası benim de dahil olduğum birçokları için önemi büyük. bir şeylerle uzun uzun uğraştığı, her işi özenle yapmaya çalıştığı çok belli. bir şeylerden kastım bazen de kendimiz. onunla da uğraşmamız gerekiyor. mabel matiz de kendisiyle uğraşan, kendini ayağa kaldırmak için nezaketi bırakmadan meydan okuyan biri. şarkısına da, çektiği video klibine de, kendine de özen gösteriyor. ben bu albümün çok büyük bir anlatı olduğunu düşünüyorum ve kimi hikayesinde kendimi bulamıyorum ama bu hiç sorun değil. herkesle ortak bir hikayem olmak zorunda değil. albümde müphem'in yeri benim için çok ayrı. albüm çıktıktan üç beş gün sonra, senenin en sıcak gününde açıkhava'da 5000 kişi müphem'i beraber söyledi. ben de o 5000 kişiden biriydim. bu şarkıyı ölene dek hevesle dinleyeceğimi biliyorum.



2 - james blake | playing robots into heaven



james oğlan 2021 senesinde çıkardığı 'friends that break your heart' albümüyle hepimizi koltuğun köşesine gömdü, en ağır battaniyeyi üstümüze attı, ağlarken akan sümükleri bileğimize sildiğimizi görüp bizi keyifle izledi. o zamanlar öyleydi. iki sene sonra hiç o toplara girmediği, ilk piyasaya düştüğü zamanlara selam çaktığı bir albümle çıktı geldi. ben 2022'de söylemesi ayıptır kopenhag'da izledim james blake'i. o konserde zaten yeni albümde olacağını söylediği bi şarkıyı çalınca anlamıştım albümün daha çok elektronik ve karanlık bi albüm olacağını. kafam arada çalışır. elektronik müzikle adını koyamadığım bi bağım var. nişanlı mıyız, imam nikahlı mıyız, boşanmış ama iyi anlaşan iki insan mıyız bilmiyorum. özellikle sevdiğim, yaratım sürecine güvendiğim birilerinin elinden çıkmışsa da dinlemekten çok zevk alıyorum. o yüzden 'playing robots into heaven' eşekler gibi dinlediğim bir albüm oldu. kopenhag konserinde çaldığı şarkıysa aşağıda.




1 - kostis maraveyas | portofino



maraveyas çiçeğim. evet evet, en çok dinlediğim beşinci albüm yazısında bahsettiğim maraveyas. aynı kişi. atina'nın alelade bi apartmanının çatı katında çekilmiş bu muhteşem fotoğrafı albüm kapağı yapmış, o güzel şarkıları söylemiş maraveyas. en renkli çiçekli gömlekleri giyer, gözleri ışıl ışıl güler. müzik kariyerine underground ve alternatif şarkılar söyleyerek başlamış, sonrasında yunanistan'ın en popüler isimlerinden biri olmuş. ama bunu yaparken popüler müzik kategorisine hiç yanaşmamış. popüler müzik illa kötü bir şey değil, ben bayılırım o ayrı ama bir 'bilgi' olarak bunu vermem lazım. nasıl şarkılar söylediğini, hangi müzik tarzına sahip çıktığını tek bir kelimeyle ya da bilinen bir tanım ile anlatamam. italya'da okuduğu için italyan müziğinden etkilenmiştir, kariyerinin ilk yıllarında ska, bossanova şarkılar söylemiştir, bazen kudurtur, bazen hayallere daldırır. akdeniz'in kokusu şarkılarında yer alır. bilmiyorum şahane bir insandır işte maraveyas.


benim için yunanistan hayatımın güzel şarkılarını söyler o. göğe bakarak keyifle - o zamanlar- içtiğim sigaranın dumanıdır, allı dallı terasımızda açan çiçeğin renkleridir. temmuz ayında çıkan albümü portofino, benim için serin bir yaz gecesinin hepimize yaşattığı huzuru taşıyor. içimden atamayacağımı kabullendiğim atina aşkımı, sıcak temmuz gecelerini, daha mutlu olmak için gösterdiğim çabaları, gün akşama dönerken denizin tam da ortasına bakan o güneşi.


dalida'nın ikonik şarkısını hiç çekinmeden tekrar söylediği, üstüne bir de ismini verdiği bu albüm 2023'ün benim için can yoldaşı oldu diyebilirim. maraveyas'ın o yumuşacık sesi, o kendine özgün şarkıları bana ilaç oldu. tüm albüm insanın burnunun direğini sızlatan bir yaz çiçeği gibi güzel kokuyor. teşekkürler kosti.




91 views
bottom of page