Atina’ya gelmeden önce Hollanda’da yaşayan Yunan arkadaşlarımdan şehirlerine ve ülkelerine dair tavsiye istediğimde hepsinin ağzından “Mutlaka İdra’ya git” cümlesi dökülmüştü. Atina’da yaşarken gerek Yunanca kursundaki öğretmenlerim, gerek sonradan tanıştığım insanlar ağız birliği etmişçesine yine “İdra” dediler. bir şarkı, film, şehir sürekli ve çok fazla insan tarafından tavsiye edildiği zaman bazen biraz soğuruz ya, benimki de o hesap işte. “bir ara giderim yaa” deyip sürekli erteledim İdra yolculuğunu. Aylardan Ekim gelip çatıp ortalık biraz sakinleşince İdra’ya gitme kararı aldık. Okullar açılmıştı, hava serinlemişti, adaların o yaz kalabalığı azalmıştı çünkü.
İdra adası Saronik Adaları’nın en popüler ve ziyaretçisi en bol olanı. Adada uzun yıllardır çoğu denizcilik ile hayatını sürdüren varlıklı Yunan ailelerinin ve sanatçıların evleri var. Adadaki nezih havayı da adım atar atmaz seziyorsunuz zaten. Trafiğe kapalı ada özenle korunmuş ve ziyaretçisini en mutlu edecek şekilde düzenlenmiş. İdra’ya en kolay şekilde Pire’den kalkan “Flying Dolphin” deniz otobüsleri ile gidebiliyorsunuz. İngilizcesi “hydrofoil” olan bu araçlar tamamen kapalı ve oldukça hızlı. Yolculuk 1,5 saat sürüyor ve tek yön bilet 50 euro civarında. Bizim gibi kapalı bir araçta uzun süre gitmek istemiyorsanız ve daha da çok zamanınız varsa araba ile Atina’dan yola çıkıp Metochi’ye gidebilirsiniz. Atina’dan Metochi’ye ulaşmak 3 saatinizi alıyor, yolun ilk bir saati otoban ve oldukça rahat, geri kalan kısmında ise şahane manzaralar size eşlik ediyor. Metochi’de arabanızı otoparka bırakıp minicik teknelerle 20 dakika içinde İdra’ya ulaşabilirsiniz. Arabayla Metochi’ye gitmenin başka bir avantajı ise Poros Adası’nın tam karşısındaki Galatas kasabasında burnunuzun dibindeki Poros adası manzarası eşliğinde şahane bir yemek yeme olasılığı. Günübirlik ziyaretçisi çok olsa da ben İdra’da bir gece kalınması taraftarıyım. Her türlü fiyat aralığında kalacak yer mevcut ancak sezon dışı bile gitseniz önceden bakıp rezervasyon yaptırmanızda fayda var. İdra konumu ve ünü gereği oldukça rağbet görüyor çünkü. Biz Piteoussa adında tertemiz ve çok şeker bi sahibesi olan bi pansiyonda kalmıştık oldukça uygun bir fiyata, gönül rahatlığı ile tavsiye ederim.
Adada kumsal ya da plaj yok. Büyük ve bazı bölgelerinde insanlar rahatça denize girebilsin diye oyulmuş / düzenlenmiş kayalar var sadece. Başta “kumsalsız plajsız ada mı olur canım?” dedimse de gidince aslında kayalardan denize girmenin ve kayalarda güneşlenmenin daha bile rahat olduğuna karar verdim dürüst olmak gerekirse. İrili ufaklı mekanlardan kahvenizi ve temel atıştırmalıklarınızı da temin edebilirsiniz gerekirse, her şey çok kolay. Denize girmek için aklıma ilk gelen yer ise Hydronetta Bar. Nefes kesici bi manzaraya sahip mekanda sandalyelere havlunuzu kitaplarınızı atabilir, kendinize bi freddo espresso veya kokteyl ısmarladıktan sonra denize girebilirsiniz. Adanın farklı veya daha sakin yerlerinde denize girmek ya da yürüyüş yapmak istiyorsanız ya limandan kalkan küçük teknelere bineceksiniz ya da adanın tek ulaşım seçeneği olan eşekleri tercih edeceksiniz.
Tertemiz, özenle korunmuş ve refah seviyesi yüksek bir adanın güzelim sokaklarında sakince yürümek, masmavi ve iç acan bir denizde yüzmek, sakin bir h.sonu geçirmek istiyorsanız İdra adası tam size göre. ben İdra’dan Atina’ya dönerken neden bu kadar insanın ısrarla İdra’yı tavsiye ettiğini çok iyi anladım. Ha bu arada, ilginizi çeker mi bilmiyorum ama ünlü sanatçı Leonard Cohen de İdra aşıklarından. Sanatçı, 1960 senesinde bu adadan 1500 dolar karşılığında bir ev almış ve bu adada, evde yıllar boyunca yaşamış.