top of page

o c a k

yılın ilk koşusu harika geçti. 15buçuk kilometre koştum, bittiğinde havalardaydım. eve dönerken bağdat caddesi'nde sokak röportajı yapan birileri bana erkeklerin oje sürmesini 'nasıl karşıladığımı' sordu. gayet hoş karşıladığımı söyledim. eve geldim, duş aldım tabii ki. akşama doğru bam!! bacağımda götümde baldırımda belimde; her ama her yerimde ağrılar. bu ayı ağrılarımın ve karanlığımın arttığı bir ay olarak hatırlayacağım. yılbaşı gecesi de rezalet biriydim. bi şişe tsipouroyu nasıl bir hızla içtim, ortamdan koptum gittim. oysa erim'in o güzeller güzeli evinde, tatlı arkadaşlarımlaydım. yemeğimiz içkimiz kahkahamız oradaydı. o andan bile zevk alamadığımı düşündükçe çok üzüldüm. böyle şeylerin değerini bilmek lazım çünkü. deniz 10'unda eindhoven'a döndü, onu buradayken olabildiğince sık görmeye çalıştım.


çok kısa aralıklarla (ve sırasıyla) kendi başıma burgaz'a, kınalı'ya ve heybeliada'ya gittim. bi yere gitmezsem, biraz denize bakmazsam, bir adada olmazsam her şey daha kötüye gidecek gibi geldi çünkü. burgaz'da stelios'u andım, kınalı'da bi mayıs gecesi sibel ve erim'le burgaz'dan nasıl da ani bi kararla vapurdan inip, karagözyan'ın yaz kampına bakan merdivenlerde mustafa sandal dinlediğimizi hatırlayıp güldüm. heybeliada'da 'buranın benim için önemi büyük, bir fotoğrafımı çeker misiniz?' diyen beyefendinin fotoğrafını çektim. teşekkürler üstat (üstad?) dediğinde bozuldum. üstat (üstad?) babanızdır beyefendi. üç adaya da gün batımından önce gittim. üç sefer de güneş çok güzel battı. kınalı'da ve heybeliada'da istavrit yedim, rakı içtim. heybeliada'da oturduğum mekanda hep sezen aksu çaldı, hiç kalkmak istemedim.


nazanlar berlin'den geldiler, beraber salon'da nekropsi konserine gittik geçtiğimi cumartesi. olabildiğince sık sahile indim, pilates derslerini aksatmamaya çalıştım. iş güç neyse sakindi, bir de onun için dertlenmedim. bilge karasu'nın kitabı 'kılavuz' bana iyi geldi. her şeyi çok özlüyorum, herkese çok özeniyorum, hayatta 'bir şeyleri' başaramayan bir benmişim hissediyor ve bu histen çok yoruluyorum. hep böyle şeyler geçti aklımdan. her ayı kısaca anlatmaya karar verdim. artık eskisi kadar yazamıyorum ve bu beni üzüyor. bari kendime koca bir seneyi on iki yazıyla hatıra bırakayım istedim. kendime hatıra bırakmaktan başka bir bok yaptığım yok zaten. havalar sonunda biraz soğudu. sahil dün raniş'in deyimiyle civa gibiydi.


dün. 30 ocak günü ilk defa psikiyatra gittim. üç hafta sonra tekrar gideceğim. anti depresan(lar) verdi, beni dinledi. iyi geldi ama neyin iyi geldiğinden çok emin değilim. bir de bi şeyler söylemek için biraz erken gibi geliyor, sadece bir görüşme yaptık çünkü. sanırım götü toplayıp gitmek iyi geldi esasen. ilaçlara bugün başlıyorum. eczacı hanımefendi çıkarken 'geçmiş olsun' dedi. biraz komik geldi dediği. umarım geçer. ben de istiyorum geçmesini. sokakta çok tatlı köpekler gördüm, hepsine gülümsedim. kedilere de gülümsüyorum ama köpeklerin yeri başka. yunanca müzik atölyesine yazıldım, şubat ayında her pazartesi iş çıkışı ona gideceğim. cumartesi sabahı da belim ve bacağımdaki ağrılar için doktora gidiyorum. tekrar koşmak istiyorum. kendimi toparlamak istiyorum. başka türlü hayat geçmez. böyle saçmalık olmaz.


bu ay dinleyip çok sevdiğim şarkı: kara jackson - brain









65 views
bottom of page