top of page

Belfast mahalleleri (1)

Yazı yayınlanma tarihi: Nisan 2018 (www.themahmut.com)

İlk yazıda Belfast'a neden nasıl gittiğimi, Kuzey İrlanda'da yaşanmış Troubles adı verilen 30 senelik iç savaşı, adanın kuzeyinde yer alan muhteşem Giant's Causeway arkadaşımızı anlatmaya çalışmıştım kısaca. Bu yazı ise şehrin, İngiliz (Loyalist) yanlılarının oturduğu mahalleleri hakkında olacak, o mahallelerde bulunan duvar resimlerini de es geçmeyeceğiz tabii ki. Belfast'ın en önemli turistik atraksiyonu bu duvar resimleri zaten. Kuzey İrlanda'da 98 senesinde imzalanan antlaşma sonrası durum - göreceli - sakin.


Bombalar patlamıyor, insanlar artık ölmüyor ama Belfast'ta ve ülkenin diğer şehirlerinde o böyle pespembe mutluluk tablosu yok asla. Hala İngiliz ve İrlanda yanlılarının mahalleleri şehrin çoğu bölgesinde ayrı, bu mahalleler peace line / barış hattı denilen çirkin duvarlarla birbirinden ayrılıyor, bazı sokakların kocaman demir kapıları var, gündüz açıklar ama gece kapanıyorlar, anahtarınız varsa girebiliyorsunuz. Çoğu Belfastlı ise bunu hala çok mantıklı buluyor. 98'den günümüze 20 sene geçmiş olsa da bu hattın kaldırılmasına hala razı değiller, zaman gerektiğini düşünüyorlar. O kadar bira içtiniz hala barışamadınız, gerçekten bravo!


Şehre varmadan önce bu mahalleleri ve duvar resimlerini nasıl görebileceğimi haliyle araştırdım. Nihayetinde tek bir mahalle ve sadece o mahallede sıralanmış duvar resimleri yok, şehrin dört bir yanında küçük büyük, birbirinden, ironik isimli peace line (barış hattı) ile ayrılmış onlarca yerleşim birimi var.  Biraz kıllı bir iş yani, neyin nerede olduğu çok da belli değil.

Ama sağ olsunlar, bazı deli arkadaşlarımız bu muhteşem web sitesini hazırlamışlar, şehrin hangi sokaklarında nasıl duvar resimleri var bunların hepsini görebiliyorsunuz. Önerilen şey ise bir taksi turuna katılmanız, 4-5 kişi bir taksiye doluşuyorsunuz, şoför abinin / ablanın anlattıklarını dinliyorsunuz ve çok da yorulmadan, en azından en önemli ve bilinen mahalleleri / duvar resimlerini görüp bitiriyorsunuz turunuzu.


Ben bunu yapmadım. Öncelikle yürümenin gücüne inanan bir insanım. Yukarıda bahsettiğim siteden hangi duvar resimlerinin hangi mahallelerde yoğunlaştığını bir analiz ettim önce; sonra bir Loyalist (İngiliz yanlısı) bir de Republican (İrlanda yanlısı) mahallesi seçtim kendime. Zaten tüm şehri bu kadar kısa zamanda gezmemin imkanı yoktu.


İkinci ama bundan daha önemli sebebim ise Belfast / Kuzey İrlanda aksanı ile olan derdim. Arkadaşlar insanların dediklerinden hiçbir şey anlamıyorum, imkanı yok anlamıyorum yani. Manchester bile daha iyiydi, orada bile en azından biraz anlıyordum. Belfast'ta şaşkın ördek gibi herkese sadece “yes, no, ooh, hmm, okaay”  falan dedim gerizekalı gibi. Bir de bu taksici abiler ablalar genelde gençlik yıllarında tüm olaylara karışmış, efenime söyleyeyim en azından bir iki kapı cam kırmış insanlar, şimdi ateşli ateşli anlatacaklar ben de onların cümleleri havada uçacak gidecek diye hiç kalkışmadım o işe.


Pazar kahvaltı sonrası, evlerinde kaldığım arkadaşlarım Anastasia ve Nikos'a söyledim o gün bir Loyalist (öğle öncesi) bir de Republican (öğleden sonra) mahallesi gezeceğimi. Bir önceki yazıda belirttiğim üzere son 10 aydır bebek bezi değiştirmekten kafayı sıyırmış Anastasia ilk yürüyüşe benimle geleceğini söyledi, üstelik bebekleri Marianthi de yanımızda olacak(mış). Milletin zamanında çapar çupar birbirine silahlarla girdiği yere biz bebek arabasıyla gideceğiz. Nikos böyle bir ağız arar gibi oldu, eşine acaba gitmesen mi aşkam havaları çaldı ama Anastasia çok kararlı. Hayır zaten gündüz gezeceğiz, bir sorun yok. Üstelik İngiliz mahallesine İrlanda milli forması ile girip afacan hareketlerde de bulunmayacağız ama internette okudum bolca, diyorlar ki; başınıza bi şey gelebilir, duvar resimleri çekerken kafanıza zumzuk yiyebilirsiniz, sırf yabancı olduğunuzu anladıkları için sinirlenebilirler. Bunların hiçbirinin olmayacağına neredeyse emindim ama olursa da hani benim başıma gelirse, kendi cezamı kendim çekerim diye düşünmüştüm.


Donegall Road

Biz düştük yollara. Bir Anastasia bir ben, bir de bebek! Yavrunun arabasını dönüşümlü kullanıyoruz. Şehir merkezinden çok da uzakta değiliz, şehrin en bilinen caddelerinden Donegall'da yürüyoruz bir süre. Caddeye girer girmez sağımızda Sandy Row mahallesi var, hiç tehlikeli gözükmüyor gözümüze, devasa duvar resimlerinden ziyade daha küçük resimler, çalışmalar var. Gözüme ilk çarpan şey sürekli bir union (birlik) muhabbeti oluyor. Anlıyorum ki insanlar en küçük konularda bile her şeyin bir birliğini, derneğini oluşturarak yan yana durmuş, birbirlerine destek olmuş. Ya da bunu yapmak, özellikle savaş yıllarında onlara iyi gelmiş. Yoksa yani 10 kişilik kürek takımının neden derneği olsun mesela değil mi? Belfast'ta o soğukta nereye çekiyorsun o küreği yani güzel kardeşim! Ama yok, olmuş, o dernek için resimler yapılmış, bir lokal bile açılmış. Belfast'ın önemli bir sanayi şehri olduğu zamanlarda fabrikalarda çalışan kadınlardan tutun da, mahallenin önemli (dir heralde) futbolcularına kadar çoğu kişinin duvar resmi yapılmış.



Titanic'in yapımında calisan tersane iscileri

Sandy Row'u ardımızda bırakıp stadyum civarındaki İngiliz / Loyalist mahallesine devam ediyoruz. Bu arada hava yine şahane oldu, ona şaşırıyoruz. Nikos, kara haber meraklısı gibi Cumartesi gündüzden, Pazar gününün sürekli yağışlı olacağını, evden çıkmamamızı tembihlemişti. Al sana yağmur Niko efendi, carıl carıl güneş var ayol. Mahallede Pazar sakinliği hüküm sürüyor, pek iyi durumda gözükmeyen, yıkık dökük, önünde küçücük bahçesi olan, sıra sıra evler var. Arada kapanmış dükkanlar, barlar... Korkudan ziyade böyle bir acıma hissi var ikimizde de Anastasia ile. Marianthi de belki bir şeyler hissediyor ve düşünüyordur ama henüz dile getiremiyor. Duvar resmi cenneti olmayan bir mahallede yürüyoruz bu arada, duvar resimleri var tabii ama daha çok, tek tük bir şeyler çıkıyor karşımıza. Evlerin bazılarında İngiltere / Birleşik Krallık bayrakları sallanıyor. Göz göze geldiğimiz bazı insanlar selam veriyor ciddi suratlarıyla, sigaralarından nefesler çekerek, karşılık veriyoruz biz de hemen. Sabah erken saatlerde orada olduğumuz için kiliseden çıkan insanları görüyoruz, özellikle yaşlılar ellerinden geldiğince süslenmiş, güzel giyinmiş.


“Burası bir İngiliz mahallesidir.“  yazıyor çoğu sokağın girişinde. Gerçekten hiç anlamamıştık, iyi oldu belirttiğiniz. Şunları söylemeye çalışıyor bize gezdiğimiz mahalle: "Biz İngiliz'iz, Protestan'ız, burada İrlandalı diye bir şey olmamalı, 12 Temmuz 1688'de nasıl da yendik o savaşı, nasıl da getirdik o Protestanlık'ı bu topraklara, Kuzey İrlanda dediğin şey İngiltere'dir, bak savaş zamanında da gittik şehit verdik, kralımız William of Orange nası da tam bir başkan, ay ne yüceyiz ay ne mükemmeliz."




Sefaleti görmezden gelip kendini deli gibi pohpohlanmalar. Şaşırıyor muyuz yo? Dünyanın bu acınası ortak dili zaten hepimizin çok iyi bildiği bir şey.  Çok da anlamayarak, ayrıntıları çok bilmediğim için, biraz şaşkınlıkla, biraz üzülerek geziyorum tüm bu sokakları Anastasia ve Marianthi ile.


Stadyuma yaklaşırken, adını hatırlamadığım bir caddenin ilerisinde, o kocaman (aşağıda fotoğrafını gördüğünüz) Rise heykelini görüyorum. 37,5 metre yüksekliğinde, 30 metre genişliğinde, metal, devasa bir küre. 98 senesinde imzalanan antlaşma sonrasında yapılmış. İsmini, barış antlaşması sonrası doğan bir güneşi temsilen almış, yeni umutları simgeliyor. İnsan bir umutlanır gibi oluyor ama o kürenin ardındaki mahallenin İrlanda yanlısı (Republican) mahallesi olduğunu hatırlıyor.


O da sonraki yazının konusu işte.

93 views
bottom of page