koray'ın kopenhag'da yaşadığı semt nordvest. iki sene önce onu ziyarete gittiğimde nordhaven'da yaşıyordu. oldukça beyaz (yakalı) ve çok fiyakalı bi semtti ama çok steril, çok boş ve ruhsuz gelmişti bana. böyle dediğime bakmayın tabii siz, aslında oraya da bayılmıştım ama şu an yaşadığı semt daha renkli, daha curcunalı, daha cümbüş cemaat. ayrıca bok atmaya da bayılırım.
meşhur nørrebro semti bittiği gibi nordvest başlıyor. nørrebro nasıl bi semt ya da neden meşhur derseniz, berlin'in kreuzberg'ine ya da neukölln'üne eş değer diyebilirim. o semtleri de bilmiyorsanız artık biraz gezmeninizin vakti gelmiştir gençler, benden söylemesi. şaka bir yana, şehrin (özellikle müslüman) göçmeni bol, kendini çok beyaz ve birinci dünyalı zanneden insanlar için 'tehlikeli' diyebileceği bir semt nørrebro . bizim gibi (üçüncü) dünya vatandaşları için vız gelir tırıs gider. koray semtte arada bi yerlerin bombalandığından bahsetti semt hakkında konuşurken. kopenhag'ın iki önemli çetesinin de operasyon alanıymış buralar. birbirlerinin kıraathanelerini bombalayıp gözdağı veriyolar sanırım. ölen yaralanan pek yok. kavga dövüş gırla. not bad. kuş sesi mi dinlicez hep allasen?
kuyumcusu, fırını, manavı; müslümanı, yahudisi, urumu. ısporcusu ihtiyarı veremi, hepsi burada. koray'ın evi yepyeni bir apartmanda, bana kapıyı inanılmaz yakışıklı bi komşusu açtı. ne komşular var gerçekten. eskiden bir piyano fabrikasıymış. balkonundan dalları yaprakları usulca salınan bir ağaca, bir de ötede bir binaya asılmış filistin bayrağına bakıyorsunuz. apartmana çok yakın bir mekan var, adı bodega konkylie.
ben meraklı bir taze olduğumdan, koray'ın adresini alır almaz mahallede ne var ne yok bakmış ve bu mekanı işaretlemiştim. benim bi şey dememe gerek kalmadan koray zaten mekandan bahsetti, biri abd'den, üçü danimarka'dan gencin işletmesini yaptığı bir mekanmış. gider bira içer miyiz, aa delisin içeriz. bodega kelimesinin anlamı ülkelere, şehirlere göre değişiyor. danimarka'da içinde sigara da içilebilen, içkiyi en ucuz içebildiğiniz, hafif köhne, içinde kumar makineleri olan mekanlara deniyor. berlin'de ya da almanya'daki kneipe ile aynı neredeyse. bu gençler de tipik bir bodegayı alıp kırmızıya boyamışlar, sigara içme işini iptal etmişler, hipsterlaştırmışlar ve açmışlar. koray gençlerle 'tanış' olmuş artık. gamzeli, güzel gülüşlü, o gün nedense biraz dertli malte koray'ı görür görmez sarılıyor biz mekana girerken. malte bana da sarıl. cuma akşamı mekana yine gidiyoruz. çünkü 'pumps' isimli bi grubun lansman gecesi var. mekanın işletmecisi gençlerin aynı zamanda bir müzik şirketi var ve pumps'ın ep'si mekanla aynı ismi taşıyan şirketten çıkıyor. tüm bunlar aklınıza dev bir mekanı, lansman gecesine gelen binlerce insanı getirmesin. bağımsız bir mekanda bağımsız bir müzik şirketinin muhtemelen hepi topu 1000 danimarka kronu yatırdığı bir geceden bahsediyoruz. intim geceler bizim işimiz. koray'la mekana bi ki saat öncesinden gidip pencere kenarındaki yüksek sandalyelere çöküyoruz. içeride taş çatlasın 100 kişi var ve mekan dolu. pumps bir org, bir macbook, bir de kablolu mikrofon ile başlıyor sahne almaya. gün ışığı daha şehirden çekilmemiş, mekandakiler yeteri kadar sarhoş olmamış. pumps bir ikili, uzun yağlı saçlı oğlan orgun tuşlarına basıyor, macbook ile oynuyor. kısa saçlı, ince sesli oğlan şarkı söylüyor, dans ediyor, bar tezgahına çıkıyor, zıplıyor. bir gün belki de çok meşhur olurlarsa diye dikkatle izliyor ve dinliyorum pumps'ı. çok saçma bi semtte, çok saçma bir mekanda, çok saçma bir şey izliyoruz. koray'la kıkır kıkır gülüyoruz birbirimize bakıp. keyfimiz yerinde. bu gençler de böyle müzik yapıyor. demek bu gençler de böyle seviyor. ertesi gün malmö'ye, eurovision partisine gidecek ve saatlerce ayakta durup durmadan içeceğiz. bunu bildiğimizden konserin altıncı ya da yedinci şarkısında ayrılıyoruz mekandan. pumps ile kudurmacalar da bir yere kadar. hava almak, o garip şarkıları ardımda bırakmak ne yalan söyleyeyim, beni oldukça mutlu ediyor. biz gittikten sonra belki herkes biraz daha içmiş, biraz daha coşkulu dans etmiştir umarım. kopenhag'daki lansman gecemi şanıyla şöhretiyle sonlandırıyor, koray'ın evine koşar adımla gidiyorum. eve varır varmaz instagram'dan ve spotify'dan takip ediyorum çocukları. dünya turnesine çıktıklarında gururla bu yazıyı ve aşağıdaki videoyu paylaşacağım. defne'nin götürdüğü mabel matiz yeni albüm lansmanından sonra bu ikinci albüm lansmanı katıldığım. darısı üçüncüde dua lipa'ya.