Gelin bu yazıda hep beraber Türkiye'ye pek yakın, Yunanistan'a ise pek uzak bir adadan bahsedelim; son yılların en popüler tatil yerlerinden Kaş'ın bir deniz mili uzağında bulunan Meis'ten.
Türkçe ismi Meis olan bu minicik adanın Yunancası ise Kastellorizo. İlginç bir şekilde biz adanın antik Yunanca ismini (Megisti) Yunanlar ise İtalyancasını kullanıyorlar. Megisti "en büyük" anlamına geliyor, Meis'in hepitopu 12 kilometrekarelik bir ada olduğunu düşünürsek saçma geliyor kulağa biliyorum ama içinde bulunduğu takımadalar bölgesindeki en büyük ada olduğu için bu isim verilmiş ona. Ben hâlâ çok anlamlı bulmuyorum açıkçası ama sanırım bu konuda benim fikrimi pek dikkate alan olmaz. Kastellorizo ismi ise kastello (kale) ve rizo (italyanca rosso, kırmızı) bileşimiyle oluşmuş. Adaya yaklaşırken gördüğümüz kale gün batımında kırmızı renge büründüğü için bu isim konulmuş diyen de var, ada toprakları kızıl renkte olduğu için de... Artık hangisine inanalım bilemedim.
Pek küçük bir ada olsa da tarihine baktığımızda az olaylar dönmemiş burada. 1512 yılında Osmanlı'nın toprağı olana kadar Saint Jean Şövalyeleri, Mısır, Napoli Krallığı egemen olmuş adaya. 1915 senesinde fransızlar bir 6 sene hüküm sürdükten sonra İtalyanlar devralmış adayı. 1943 senesinde İtalyanlar müttefiklere belirli koşullarla teslim olunca bu sefer de hop İngiliz devletler topluluğuna ait 1500 komando işgal etmiş. En son artık 1948 senesinde Yunanistan'ın bir parçası olmuş, 68 senedir de şükür değişen bir şey olmamış. 19. yüzyılın sonlarında nüfusu 10bin olan adada bugün yaklaşık 400 kişi yaşıyor sadece. Yazları gelen gidenle 1000 kişiyi buluyormuş söylenene göre. 1923 senesindeki mübadele, 1944 senesinde adadaki evlerin yarısının yok olmasına neden olan yangın, ekonomik sebepler neden olmuş bu trajik nüfus azalımına. Adadan gidenlerin çoğu kendine çok uzakta, Avustralya'da yeni bir hayat kurmuş. bugün bile hâlâ Avustralya'da yaşayan ama aslen kökleri Meis'ten olan ailelerin ekonomik yardımı ve desteği adayı ayakta tutan en önemli etkenlerden biri.
Adaya Yunanistan'dan hava ve deniz yolu ile Rodos'ta ara vererek ulaşılıyor. Olympic air Atina'dan Rodos aktarmalı Meis'e uçuyor; ya da başka seçeneklerle (Ryanair mesela) Rodos'a Atina'dan uçup, oradan -benim de yaptığım gibi- gemiyle Meis'e geçebilirsiniz. Yolculuk üç saat 40 dakika sürüyor, biletler 40 euro civarında, sefer sayısı ise haftada iki gün. Kaş'tan ise günlük iki ayrı şirketin seferleri var, gidiş dönüş ücreti "Meis Express" ile 30, "Kahramanlar" ile 25 euro, yolculuk ise 20-30 dakika arası sürüyor.
Meis, bugünkü butik ve pitoresk görünümünü çok sıkı denetlemeler ve kontrollere borçlu. Adada inşaata ve izinsiz yapılanmaya geçit verilmiyor. Bir zamanlar Beyrut ve Fethiye arasındaki en güzel liman olarak bilinen limanın çevresinde iki katlı, rengârenk boyanmış evlerin gösterişli çatıları, tahta panjurları, ayrıntılara dikkat edenleri büyüleyen kapıları var. Liman boyunca sıralanmış küçük lokantalar ve kahve mekânları ise gösterişten uzak, adanın kendi güzelliğinin içine karışmış haldeler. Venedikliler tarafından yapılan ancak aslen Saint Jean Şövalyeleri tarafından kullanılan kale adaya yaklaşırken göze çarpıyor, bunun yanısıra 1755 yılında yapılmış kırmızı kubbeli Osmanlı Camii göze çarpan başka bir eser. Meraklısı için" Aziz George Manastırı" ise uzun bir patikanın sonunda bize göz kırpıyor.
Adada satılan eski kartpostallara baktığımızda bir zamanlar adanın ne kadar kalabalık ve şimdiki halinden çok farklı olduğunu görmemek mümkün değil. Meis artık o görkemli ve parlak günlerini yaşamıyor belki ama ziyaretçisini bir masal diyarındaymış gibi hissettirmeyi başarıyor. Bu dünyada yer almasını garip karşıladığımız türde mekanlardan biri işte bence. Ben Meis'te aşırı sıcak havaya rağmen uzun uzun, tekrar tekrar yürüdüm ve her attığım adımda gördüklerimin tadını çıkardım. Bu arada benim gibi düşünmeyen ve adanın -zoraki bir şekilde- güzelleştirildiğine inanan ve oldukça küçük olduğu için neredeyse açık cezaevi olarak nitelendiren birçok insan da mevcut, bunu da ekleyeyim. Bu da bir tartışma konusu. Deniz ve yüzme sevdalıları ise adada bizim bildiğimiz ve alıştığımız plajları bulamayacaklar. Çakıl veya kum plaj yok; caminin önündeki küçük bi beach club veya limanın sonunda yer alan Megisti Otel'in önünden merdivenlerle denize giriliyor ancak. Kalenin arkasındaki merdivenlerden çıktığımda gördüğüm kayalardan da denize girenler vardı ama yaş ortalamarı genelde 13-15 civarıydı, o yüzden enerji dolu gençlerin tercihi olduğunu düşünüyorum. Deniz, söylemeye gerek yok belki ama tertemiz ve muhteşem. Yeme içme konusunda ise Atina'nın ve hatta genel Yunanistan fiyatlarının üstünde olduğunu belirtmem lazım. Atina'nın neredeyse iki katı pahalı; adada sadece az miktarda üzüm, zeytin ve incir yetiştiriliyor. Keçi ve domuz eti de bulmak mümkün, bunların dışında su dahil olmak üzere her sebze meyve -yasal olarak- Rodos'tan, genelde -kaçak olarak da- Kaş'tan geliyor, bu da fiyatların artmasına sebep oluyor haliyle.
Bugün, konuştuğum ve adadan bahsettiğim Yunanların çoğunun en büyük isteklerinden biri Meis'e gitmek. Belki Yunanistan anakarasına en uzak ada olduğu için, belki tarih boyunca yaşadığı çalkantılı onca olaydan sonra sonunda Yunan toprağı olduğu için, belki de başka sebeplerden elde etmesi zor bir parça olarak görüyorlar adayı. Elde etmesi ve ulaşması zor olunca da cazip hâle geliyor tabii ki. Adada inzivaya çekilmek ya da bir hafta hiçbir şey yapmadan kafayı dinlemek gibi istekleriniz yoksa 4-5 saat geçirmek oldukça uygun, zaten Kaş'tan Meis'e sefer yapan şirketler de sabah 10'da sizi adaya getiriyor ve öğleden sonra 4 gibi tekrar Kaş'a doğru yol alıyor. İster kısa, ister uzun kalın, bu minicik, boncuk gibi adada çok güzel zaman geçireceğinize, birbirinden güzel fotoğraflar çekeceğinize, birazcık tuzlu da olsa çok lezzetli şeyler yiyeceğinize eminim. Eminim benim -bir daha- yolum düşer ve umarım sizin de yolunuz düşer.