Bu yazının dört farklı versiyonu olabilir aslında. çünkü tanıtmaya çalışacağım bu semtin isminin dört versiyonu var: Psirri, Psiri, Psyri, Psyrri! Neden bir tanesinde karar kılınanamış bilmiyorum ancak Google Maps "Psirri" diyor. ben de "o ne diyorsa doğrudur." diyorum. Atina'nın önemli meydanlarına ve semtlerine 5-10 dakika yürüme mesafesinde bulunan bu minicik semtin sokaklarında daha dün yine büyük bir neşe ve keyifle dolanınca hakkında kısa da olsa bir şeyler yazmak istedim. Hadi buyrun o zaman!
Psirri 90'lara kadar şehrin en belalı, en karanlık semtlerinden biri olarak biliniyor Atina'da. Artık -özellikle- Avrupa şehirlerinin mutenalaştırılan semt hikayelerinden bana biraz fenalık gelse de evet Psirri de aynı kadere sahip. Hatta biraz daha geriye gidersek Yunanistan'ın kurulduğu ilk yıllarda özellikle Naxos adasından gelen affedersiniz ipsiz sapsızın yuvası oluyor Psirri. Koca bıyıklı, bıçkın, ağzından esrar düşmeyen abiler tek omuzlarına attıkları ceketlerine sakladıkları silahlarıyla, uzun burunlu topuklu çizmeleriyle cirit atıyor semtin sokaklarında. O zamanların başbakanı Harilaos Trikoupis "dinsizin hakkından imansız gelir" deyip Dimitrios Bairaktaris isimli müfettişi görevlendiriyor bölgeyi temizlesi için. Şimdi yazmak istemediğim, pek tatlı olmayan yöntemlerle son veriliyor bıçkın abilerin hakimiyetine. Semt hiçbir zaman öyle tatlı huzurlu aile semti olmuyor ama. Gerek bağımsızlık için savaşılan yıllarda devrimcilerin mabedi olması yüzünden, gerekse işçi sınıfının merkezi olduğu için çoğu zaman "pis kaka", biraz da "aman gitmesek de olur" semti oluyor. 90'ların başında aslında kendi halinde, dericilerin dükkanlarında işleriyle meşgul oldukları, küçük imalathanelerin bulunduğu, antikacıların mesken edindiği bir semt olsa da karanlık ve korkulan semt imajının kırılması için varlıklı bir mülk sahibi, bölgenin gece hayatı ve eğlence merkezi olması için kanun hazırlanmasına sebep oluyor. Mülk sahibi arkadaşın aynı zamanda hükümet görevlisi olduğunu iddia edenler de var. Bilemiyorum, Yunan devleti dedikodusu yapamayacağım şimdi size.
Bu kararla beraber semt şimdiki haline bürünmeye başlıyor yavaş yavaş. İşinde gücünde olan derici Yorgos amca ve arkadaşları yıllardır çalıştıkları, oturdukları bu semtte tavernalar, barlar açılınca durumdan çok memnun olmasalar da seslerini çıkaramıyorlar. Kimsenin yüzüne bakmadığı evler yavaş yavaş dolmaya başlıyor, barlardan restoranlardan kahkahalar yükseliyor, ressamlar heykeltraşlar atölyelerini buraya taşıyor, bağımsız tiyatrolar açılıyor derken Psirri bugünün Psirri'si oluyor.
Özellikle Cumartesi Pazar, hava da güzelse tadından yenmiyor semtimiz. Monastiraki Meydanı'na beş, Omonia Meydanı'na ise on dakika uzaklıktaki Psirri'nin dar ve karmaşık sokaklarında şuursuzca yürüdüğünüzde dikkatinizi çeken çok şey olacak: birbirinden güzel duvar sanatı örnekleri, antika dükkanları, kenarda köşede kalmış minicik barlar, meydanında bulunan tavernalar, birbirinden özgün butikler, hala işlevini sürdüren küçük imalathaneler, kalaycılar... Ne ararsanız var. Psirri'de takılan kitle ise -sokaklarda meraklı gözleriyle gezinen turistlere ve yıllardır burada gezinen göbekli yaşlı amcalara rastlasanız da aslında -hipster gençlerimiz. Daracık kotlu, dev sakallı, yamuk saç kesimli, -tabii ki- çok yaratıcı ve stil sahibi gençler bugün Psirri sokaklarının değişmez gerçeği. Yıllar öncesinin bıçkın delikanlılarının bıyıkları artık görünür olmasa da hipster bıyıkları ortalıkta cirit atıyor anlayacağınız.